Hatırlarsanız geçtiğimiz günlerde sizinle Assassin’s Creed Origins oyun incelemesi içeriğimizi paylaştık. Yeni dönem Assassin’s Creed oyunlarının ilki Origins ile başlıyordu. Son üçlemenin ikinci oyunu ise Assassin’s Creed Odyssey ile devam ediyor. Antik Mısır döneminden çıkıp Antik Yunan tarihine geçiş yapıyoruz. Bu sefer daha zengin bir hikaye ve daha fazla görev ile karşı karşıyayız.
İçindekiler
Assassin’s Creed Odyssey oyununa dair tüm detayları ile inceleyeceğiz. Önce oyunu kimler ne zaman, nasıl yapmış ona bakacağız. Sonrasında ise uzun uzun hikayeyi ele alacağız. Hemen ardından artılarına ve eksilerine bakacağız. Puanlamamızı da yaptıktan sonra ise sistem gereksinimlerine bakıp son noktayı koyacağız. Şimdi çayınızı, kahvenizi hazırlayın ve Assassin’s Creed Odyssey incelemesinin tadını çıkarın.
Ubisoft Hız Kesmeden Devam Ediyor
Ubisoft Assasin’s Creed oyunlarına ayrı bir önem veriyor. Dünyanın hemen her yerinde oyunun fanlarını da görebilirsiniz. Ben de bunlardan birisiyim. Her neyse, bunu bilen Ubisoft da hayranlarını üzmemek için elinden geldiği kadar iyi oyunları piyasaya sürmeye çalışıyor. Yeni dönem Assassin’s Creed oyunlarının açılışını 2017 yılında Origins ile yaptı ve çok olumlu yorumlar aldı. Çünkü bu zamana kadar oynadıklarımızdan çok daha farklı bir yapıya sahipti. Bunu gören Ubisoft başarılarına hız kesmeden devam etmek istedi ve bir sene sonrasında Assassin’s Creed Odyssey oyununu piyasaya sürdü.
Assassin’s Creed Odyssey de tıpkı Origins gibi farklı oynanış yapısına sahip. Bitmek bilmeyen yan görevlerdeki zenginlik resmen oyuna başka bir hava katıyor. Sadece yan görevlerden bir DLC paketi bile çıkabilirmiş, o derece. Ama Ubisoft bu noktada biraz daha akıllı davrandı ve yan görev sayısı çok tutmasına rağmen oyun içerisinde tuttu. DLC paketleri ise bambaşka hikayeleri ele alıyor. Yani ana oyunu bitirdikten sonra başlayacağınız DLC paketleri size adeta yeni bir oyun zevki yaşatıyor. Bu DLC paketlerinin içeriklerine birazdan değineceğim. Ama önce ana hikaye ile başlayalım.
Antik Yunan’a Geçiyoruz
Assassin’s Creed Origins oyununda hatırlarsanız ilk olarak Assassin’s organizasyonunun nasıl kurulduğunu gördük. Bayek’in hikayesinin son kısmında eşi ile beraber sahilde durdukları anda yere koydukları kartal gagası organizasyonun simgesi haline gelmişti. İkinci oyun olan Odyssey ise aslında daha da eskiye götürüyor. Milattan önce 480 yılında film dünyasından hatırladığımız bir sahne ile başlıyor oyun. Komutan Leonidas’ın emrindeki 300 Spartalı oyunun hemen başında muhteşem bir savaş veriyor. Bu savaşta Leonidas’ı yönlendiriyoruz. Fakat çok uzun sürmüyor. Ardından gelen sinematik görüntüler bizi yönlendireceğimiz karakterin hikayesine götürüyor. Peki neden Leonidas’ı görüyoruz diye sorarsanız çünkü kendisi bizim dedemiz! Amaç onun mızrağının hikayesi ile giriş yapmak. Çünkü oyunun bundan sonraki kısmı Leonidas’ın mızrağının çevresinde dönüyor.
Tam burada bir ek bilgi vermem gerekiyor. Oyun bu aşamasında bizden yönlendireceğimiz karakteri seçmemizi istiyor. Ya erkek olan karakter Alexios’u seçeceğiz ya da kadın karakter Kassandra’yı seçeceğiz. Tercih sizin, fakat ben hikayenin bundan sonraki kısmını anlatırken Alexios’u seçmiş gibi aktarmaya devam edeceğim. Kafanız karışmasın.
Efsanevi komutan Leonidas’tan sonra bizi büyüten kişi Nicolaos sinematiklerde karşımıza çıkıyor. Kendisi ilk aşamada örnek bir baba figüründe. Bizimle dövüşüyor, şakalaşıyor, kardeşimiz Kassandra ile ilgileniyor. Tam bir mutlu aile tablosu diyebiliriz. Fakat bir süre sonra her şey tersine dönüyor. Bir anda bir uçurumun kenarında buluyoruz kendimizi. Sözde kahin Kassandra’nın uçurumdan atılmasını istiyor. Onun kehanetine göre kardeşimizin ölmesi Sparta’nın geleceği için çok önemli. Anamızın gözü yaşlı, babamız “elalem ne der?” kafasında, biz ise ufacık yaşımıza rağmen öfke doluyuz.
Kahin tam Kassandra’yı uçurumdan atacakken bizi tutan askerden sıyrılıyoruz ve kahini aşağıya ittiriyoruz. Tabi kardeşimiz de uçurumdan aşağıya düşüyor. Daha sonrasında ortam geriliyor ve vatandaşlardan birisi “Alexios kahini öldürdü, şimdi onun da ölmesi lazım” diye söyleniyor. Az önce örnek baba figüründe olan Nicolaos bir anda galeyana geliyor ve bizi de uçurumdan atmaya karar veriyor. Anamız feryat figan yeri göğü inletirken Nicolaos ise adeta taht kavgasında diyebiliriz. Ve beklenen oluyor, bizi uçurumdan aşağı atıyor.
İntikam Vakti
Neyse ki uçurumdan düşsek de ölmüyoruz. Akıntı bizi başka bir yere sürüklüyor ve bizi Markos adında bir tüccar buluyor. Onun ellerinde büyüyoruz. E tabi beleşe değil. Adam tüccar, her ne kadar bizi kurtarmış olsa da parasına bakar. Bu nedenle biz mistios yani paralı asker oluyoruz ve adamın işlerine yardım ediyoruz. Vefa borcu gibi bir nevi. Bu arada merak etmeyin, buraya kadar anlattıklarım sinematik kısımdan. Yani buraya kadar çok spoiler vermedim. Bundan sonra da vermeyi düşünmüyorum. Sadece detaylara girmeden olayların gidişatından bahsedeceğim.
Oyunda amacımız aslında belli. Önce kardeşimizin ölmesini isteyen sonra da kendi elleri ile bizi uçurumdan atan Nicolaos’un bize yaşattıklarının intikamını almak. Koca Antik Yunan haritasında bir anamızı arıyoruz kavuşmak için bir Nicolaos’u arıyoruz öldürmek için. İnanın harita bitmiyor. Her yerinde ayrı bir hikaye, her yerinde ayrı bir doğal güzellik mevcut. Her neyse, Nicolaos’u ararken Kültistlerin vardılığı öğreniyoruz. Sparta’nın, Atina’nın hatta bütün Yunan halkının tepesine çökmüş durumdalar. E tabi birilerinin buna son vermesi gerekiyor. Bilin bakalım kim yapacak? Tabi ki Aleksios! Ama bir sıkıntı var, Kültistlerin içerisinde hiç tahmin edemeyeceğimiz birisi var.
Kim olduğunu söylemeyeceğim ama ufak bir ipucu verebilirim. Oyunun senaristleri hikayeyi yazmadan önce kesin birkaç tane Yeşilçam filmi izlemiş. Yoksa hikaye bu kadar dramatik olmazdı. Artık siz tahmin edin kim olduğunu, ben söylemem.
Sokrates, Herodot, Pisagor ve Daha Niceleri
Assassin’s Creed oyunlarının en güzel özelliklerinden birisi tarihi zamanlarda geçtiği için oyun içerisinde tarihi kişilikleri de bulunduruyor. Bu zamana kadar kimleri görmedik ki? En son Origins oyununda hatırlarsanız Kleopatra ve Ceasar’ı görmüştük. Assassin’s Creed Odyssey oyununda da yine bazı tarihi kişilikler karşımıza çıkıyor. Kimler yok ki? Sokrates, Herodot bize yoldaş oluyor. Vee Pisagor… Pisagor’u hiç tahmin etmeyeceğiniz şekilde göreceksiniz. Onun hakkında detay vermek istemiyorum.
Oyun sadece bu karakterlerin çevresinde dönmüyor. Her gittiğimiz adada ayrı bir karakter öne çıkıyor. O karakterin çevresinde de ayrı bir hikaye dönüyor. Verilen ana görevlerin yanında çıkan yan görevler de baya bir vaktinizi alıyor.
Kültistler, Yetenek Ağacı, Oyun Finali ve Ek Paketler
Oyunda Kültist yapılanmasının olduğunu söylemiştim. Bu yapılanmayı ortaya çıkarmak için bir şema oluşturulmuş. Ubisoft’un Far Cry, Tom Clancy’s ve Assassin’s Creed Origins oyunlarında uyguladığı standart boss kesme şeması. Önce küçük enişteler, sonra büyük enişteler en sonunda da azılı düşman. Açıkçası beni çok rahatsız eden bir durum değil. Bu şekilde ilerlemesi hatta biraz daha işime geliyor. Yoksa rastgele olursa bir plan doğrultusunda hareket etmek zorlaşıyor.
Yetenek ağacı sistemi de yine aynı şekilde ilerliyor. Önce oyun içerisinde yaptığınız görevlerden yetenek puanları kazanıyorsunuz. Daha sonra da bu yetenek puanlarını farklı alanlarda kullanarak geliştiriyorsunuz. Avcılık, suikastçılık ve savaşçılık olarak üçe bölünmüş. Burada size tavsiyem her yetenek puanını hemen harcamayın. Kenarda biriksin biraz. Ne zaman ki bir alanda eksiklik hissediyorsunuz oraya yavaş yavaş yatırım yapın. Çünkü oyunun ilerleyen kısımlarında ek bir yetenek ağacı daha çıkıyor. Sakladığınız puanlarınızı orada kullanmak daha çok avantaj getirecektir. Bu arada bu ek yetenek ağacı oyunun DLC paketlerine sahip olanların işine yarayacaktır. Eğer ki DLC paketlerine sahip değilseniz ya da oynamayı düşünmüyorsanız harcayın gitsin. Bir daha mı geleceğiz Antik Yunan’a?
Oyunun finali için şunu söylemek gerekiyor. Oyunda tek bir final yok. Tam dört farklı finale sahip. Burada karar size kalmış. Ama sadece oyun finalinde bir seçim yapmıyorsunuz. Oyunun başından beri yapmış olduğunuz seçimler oyunun sonunu etkiliyor. Yani oyunun başında birisini öldürmeniz gerekiyorsa iki kere düşünün. Bu kişi oyun sonunda da karşınıza çıkabilir. Ama öldürdüyseniz artık çok geç.
Ek paketler konusunda ben çoğu oyunda ön yargılı yaklaşıyorum aslında. Hani daha çok “Ne gerek var ki, bitti işte hikaye.” diye düşünüyorum. Ama Assassin’s Creed Odyssey bu düşüncemi değiştirmeme neden oldu. İki farklı DLC paketi iki ayrı hikaye olarak karşıma çıktı. Bunlardan ilki Legacy of the First Blade. Bence harika bir DLC paketi olmuş. Bunu Assassin’s Creed Odyssey II olarak satsalar garipsemezdim. O derece güzel. İkinci ek paketin ismi ise The Fate of Atlantis. Bu DLC paketi için de aynı şeyi söylemek isterdim ama maalesef söyleyemiyorum. Bu biraz daha mitolojik olarak hikayeye sahip ve sanırım ben Yunan mitolojisini çok sevmediğim için bundan zevk almadım. Ama sevenler illa ki olacaktır. Özellikle ilginiz varsa kaçırmayın derim.
Oyunun Artıları ve Eksileri
Oyunun artıları ile başlayacak olursak bence ilk olarak hikayesinden bahsetmeliyiz. Tamam biraz Yeşilçam ögeleri bulundursa da bence çok güzel işlemişler. Oyunun senaryosu on numara beş yıldız. Tabi bu senaryonun güzelliği görevlere de yansımış. Birbirinden güzel görevler sizi daha da içine çekiyor. Oyunu oynarken kendinizi gerçekten Alexios gibi hissediyorsunuz. Görevlerin çeşitliliği oyun süresine de olumlu etki ediyor. Ana hikaye, yan görevler ve DLC paketleri toplamda 100 saati aşkın bir oynananış süresini size sunuyor. Bir oyun için gayet yeterli.
Hadi biraz Ubisoft övelim. Ben yazmaktan bıkmadım, bıkmam. Bu nasıl güzel manzaradır! Bir tepeye çıkıp ekranda bir süre boş boş manzaraya bakarken bulabiliyorsunuz kendinizi. Ya da bir göreve kestirme yoldan gitmek yerine “Dur sahilden gideyim de biraz denizin tadını çıkarayım” diyebiliyorsunuz. Son derece güzel. Hatta Ubisoft bölge haritasını oyuna çok güzel aktarmış. Tam bir Ege. Dağlardan geçilmiyor. Tamam bu güzel ama oyunu oynarken biraz yoruyor. Sürekli tepe tırman tepe tırman bir yere kadar yani. Hani Origins çölde olduğu için atın tepesine binip Allah Allah diyerek koşuyorduk ya burada da tam tersi. “Allah’ım kurban olayım bir düzlük nasip eyle!” yalvarıyorsunuz.
Oyunun hoşuma giden yanlarından birisi de bir bölgeyi zayıflattıktan sonra savaş başlatabilmeniz. Bunu yaparken de istediğiniz tarafta savaşmayı tercih edebiliyorsunuz. Ya güçlerini zayıflattığınız düşmana saldıracaksınız ya da güçlü olan tarafa karşı kılıç sallayacaksınız. Tabi burada hangi tarafta savaşırsanız ne gibi ödüller alacağınızı harita üzerinde gösteriyor. Yani biraz daha yetenek puanı kasmak için zayıf tarafın yanında yer alabiliyorsunuz. Yani işinize geldiğinde Spartalısınız, işinize geldiğinde Atinalı. Tamamen size kalmış.
Assassin’s Creed Odyssey Alınır mı?
Bakın çok net söyleyeyim ki alınır. Ama öyle her zaman alınmaz. İndirim zamanlarını kovalayın. Çünkü oyunun standart sürümünün fiyatı Steam’de 269 TL’ydi ben bu içeriği yazarken. Deluxe Edition 339 TL, Gold Edition 449 TL, Ultimate Edition ise 515 TL. Ben bu fiyatlara oyun alınmasına karşıyım. Tamam adamlar da haklı, emek var, Avrupa’da daha ucuz ama banane. Ben ülkemdeki duruma bakarım. İşte bu fiyatları ödemek istemiyorsanız indirim zamanlarını kovalayın derim. Zaten Steam her sene yaptığı dönemsel indirimlerde mutlaka Assassin’s Creed Odyssey oyununu indirimlere dahil ediyor. O dönemde de 55-60 TL’den satın alabiliyorsunuz.
Bu arada son üçleme hakkında daha önceki incelemede yazdığım şeyi burada da yazmak istiyorum. Eğer ki bu üçleme serisini daha önce oynamadıysanız oynamaya mutlaka Assassin’s Creed Odyssey ile başlayın. Sonrasında Origins, en sonda da Valhalla ile devam edin. Bu sayede hikaye daha da bütünlüğünü koruyacaktır.
Assassin’s Creed Odyssey – Sistem Gereksinimleri
Minimum Sistem Gereksinimleri | Önerilen Sistem Gereksinimleri |
İşletim Sistemi: Windows 7 SP1, Windows 8.1, Windows 10 (sadece 64bit) | İşletim Sistemi: Windows 7 SP1, Windows 8.1, Windows 10 (sadece 64bit) |
İşlemci: AMD FX 6300 @ 3.8 GHz, Ryzen 3 – 1200, Intel Core i5 2400 @ 3.1 GHz | İşlemci: AMD FX-8350 @ 4.0 GHz, Ryzen 5 – 1400, Intel Core i7-3770 @ 3.5 GHz ya da daha iyi |
Bellek: 8 GB RAM | Bellek: 8 GB RAM |
Ekran Kartı: AMD Radeon R9 285, NVIDIA GeForce GTX 660 (2GB VRAM with Shader Model 5.0) | Ekran Kartı: AMD Radeon R9 290, NVIDIA GeForce GTX 970 (4GB VRAM with Shader Model 5.0) ya da daha iyi |
DirectX: Sürüm 11 | DirectX: Sürüm 11 |
Depolama: 46+ GB kullanılabilir alan | Depolama: 46+ GB kullanılabilir alan |