Assassin’s Creed oyunlarını bilmeyen yoktur. Çatılardan hoplaya zıplaya geçtiğimiz, gizli gizli işler çevirdiğimiz ve tarihsel ögeleri ele alan bir oyun. İlk olarak karşımıza 2007 yılında çıktı. O dönemde belki de bu kadar ön plana çıkacağı çok tahmin edilmemişti. Kimilerine göre Prince of Persia’nın devamı niteliğindeydi. Ama gerçek şu ki Assassin’s Creed bambaşka bir oyun. İşte bu güzel oyun aradan geçen yıllar boyunca kendisini çok güzel geliştirdi. Şimdi yeni nesil Assassin’s Creed oyunları ile karşı karşıyayız. Bu yeni nesil oyunlara aslında bir üçleme diyebiliriz. Ve bu yeni nesil Assassin’s Creed oyunları Origins ile start alıyor. Biz de bugün sizinle Assassin’s Creed Origins incelemesi yapacağız.
İçindekiler
Assassin’s Creed toplamda 20 oyun ile karşımıza çıkıyor. Bunların 12 tanesi için ana oyun, 8 tanesi için yan oyun diyebiliriz. Ama genel toplama bakacak olursak Origins 18. oyun. Peki Assassin’s Creed serisi ne yaşadı da Origins oyunu ile bir anda farklı bir boyuta geçiş yaptı? Neden bu oyunun hayranları bir anda ikiye bölündüler? İşte bu incemelemede bunlara da değineceğim. Şimdi hazırsanız Assassin’s Creed Origins incelemesine önce hikayesi ile başlayalım.
Bildiğiniz üzere her Assassin’s Creed oyunu farklı bir tarihi dönemde geçiyor. Bu oyuna gelesiye kadar 3. Haçlı Seferi, Rönesans, Sanayi Devrimi gibi bir çok dönemi gördük, tanıdık. Bu oyunda da Antik Mısır dönemine gidiyoruz. Aslında zamansal olarak bakacak olursak Ptolemaic adı verilen ve verilen dönemde geçiyor. Yani M.Ö. 49-47 yılları arasında. Bu dönem Kleopatra’nın kardeşi Ptolemy XIII’ün Mısır’da hakimiyeti ele geçirdiği yıllara denk geliyor.
Assassin’s Creed Origins – Antik Mısır’da Adalet Peşindeyiz
Oyunda canlandırdığımız karakterin adı Bayek. Kendisi bir Medjay. Yani bir nevi paralı asker gibi ama daha çok halk adamı tarzında. Oyunun hemen başında Bayek memleketi Siwa’ya geri dönüyor. Bayek’i gören halk “Oooo Bayek, hoş gelmişsin.” falan demeye başlıyor. Yani buradan anladığımız kadarıyla Bayek Siwa’da sevilen birisi. Her zaman haklının yanında olmuş bir savaşçı ne de olsa. Fakat halk Bayek’i ne kadar sevse de Bayek’in gözleri yaşlı. Çünkü Bayek’in oğlunu ölmüş. E tabi kendisi de bu durumdan kaynaklı olarak hem efkarlı hem de öfkeli. Zaten amacı belli kendisinin. Hem oğlunun intikamını almak hem de Mısır’da hüküm süren diktatör yönetimine karşı gelmek.
Peki oğlu nasıl öldü derseniz hemen ona da değineyim. Bayek ile oğlu Khemu bir grup maskeli adam tarafından kaçırılıyor. Bu maskeli adamlar Bayek ve Khemu’yu Amun Tapınağındaki bir yeraltı hazinesine götürüyorlar. Adamlar Bayek’e bir Cennet Parçası vererek kasayı açmasını söyler. Khemu’nun yaşı ufak olmasına rağmen babası gibi bir cengaver. Babasının kaçmasına yardım ediyor. Babası o sırada maskeli adamlarla dövüşürken bir anda yanlışıkla oğlu Khemu’yu öldürüyor. Evet sevgili oyunsever, maskeli adamlar değil, Bayek oğlunu öldürüyor! Tabi Bayek bu olaydan her ne kadar kendisini sorumlu tutsa da buna neden olan maskeli adamların da peşine düşüyor.
Daha Bismillah demeden iki hedefini ortadan kaldırır. Tam ondan sonra karısı Aya ile buluşur. Aya da oğlunun ölümünden sonra kendisini adam kesmeye ve Kleopatra’ya adamış bir ablamız. Yani karı-koca suikastçi bunlar. Her neyse, Aya ile buluştuktan sonra bu sefer rotamızı İskenderiye’ye çeviriyoruz. Adamları kese kese ilerlerken Aya artık son bir kişinin kaldığını söylüyor bize. Biz de “Tamam balım, o iş bende” diyoruz ver son hedef olan Kraliyet Katibi Eudoros’un peşine düşüyoruz. Hedefimiz Eudoros’u öldürürken adam resmen bize “Siz ne sandınız koskoca tarikatı? Mahalle çetesi miyiz lan biz!” diyor. İşte o anda anlıyoruz ki daha kesilecek çok adam var.
Kleopatra mı O?
Az önce bahsetmiştim, karımız Aya Kleopatra fedaisi. Biz son adamı da kesip adamın sözleri ile şok olduktan sonra kendisi bize “Hayatım gel bak Kleopatra’nın bi bildiği vardır mutlaka.” diyor ve bizi bir şekilde Kleopatra ile tanıştırıyor. Dünyalar güzeli Kleopatra ise bize bizim asıp kestiğimiz bu maskeli adamların kendisini tahtan indirdiğini söylüyor. Hatta bu maskeli adamlar tahta Kleopatra’nın kendi öz kardeşi Ptolemy’i geçirmiş fakat onu kukla gibi kullanıyorlar.
Bununla birlikte bu maskeli abilerin Kadimler Tarikatı üyesi olduklarını öğreniyoruz. Yani iş sandığımızdan daha da büyük. Ama bu bizi korkutur mu? Asla! Kleopatra bize bazı isimler verir, git bunları aradan çıkar der. Ama biz tabi ki her şeye şüpheli yaklaşıyoruz. Tamam, adamları kesip biçiyoruz ama bir yandan da “Ya bu Kleopatra kendisi tahta geçmek için beni kullanıyor olmasın?” diye de düşünüyoruz. Sonuçta kime güvenebiliriz ki?
Kleopatra ile tanışmanın şokunu üstümüzden atamadan bir de karşımıza Julius Caesar çıkıyor. Malum tarih bilgisi olanlar az çok bu konuya aşinadır. Caesar ile Kleopatra birbirine yanık. Arada bir aşk hikayesi var yani. E tabi Caesar da böyle bir aşka karşılık Kleopatra’ya destek vermeye karar veriyor. Aradan geçen bir dizi olaydan sonra Kleopatra Firavun olarak tahta geçiyor. Geçiyor geçmesine de Bayek ve Aya’nın yardımlarını resmen unutur. Yolda görse tanımayacak triplerdedir artık. Bu dakikadan sonra Bayek ve ona yardım edenler artık bir konuda hem fikir olurlar. O da Kleopatra ve Caesar’ın Tarikat ile ittifak olmasıdır.
Assassin’s Creed Origins incelemesinde buradan sonrasına çok girmeyeceğim çünkü hikayeyi anlatabilmek için çok spoiler vermek gerekiyor. Kendiniz oynayarak tecrübe ederseniz daha çok keyif alırsınız. O nedenle diğer kısımlara değineceğim. Oyun alınır mı? Sistem gereksinimleri nasıl? Türkçe dil desteği var mı? Buna benzer kısımları ele alacağım.
Ubisoft Çok İyi İş Çıkarmış
Şimdi öncelikle ben oyunu çok beğendiğimi söyleyerek başlamak istiyorum. Uzun zamandır Assassin’s Creed oyunlarında bir döngü vardı ve bu döngü Assassin’s Creed Origins oyunu ile bence kırılmış. Grafik kalitesi, müzikler, karakterler, oynanış vs. neredeyse her şey farklı. Açıkçası eski kafalı birisi olmama rağmen ben yeni nesil Assassin’s Creed oyunlarını çok beğendim. Fakat bunlara da tek tek değinmek istiyorum. Öyle geçiştirilecek gibi değil çünkü.
Öncelikle oyunun grafiklerinden bahsedelim. Şimdi bunları yazarken kendimi Pintipanda gibi hissediyorum ama gerçekten bu manzara işini Ubisoft yapıyor. 2017 yılında çıkmış bir oyuna göre bence oyunun grafikleri harika. Tabi bu kullanmış olduğunuz ekran kartı ya da sistemle de alakalı. Fakat ben o dönemde “orta kalite” olarak kabul edilecek bir ekran kartı ile sıkıntısız oynadım. Şu anda daha iyi ekran kartları ile daha fazla performans alabilirsiniz. Eğer ki ekran kartınız çok iyi değilse bu sefer de GeForce Now gibi teknolojilerden yararlanabilirsiniz. Sizi üzmeyecektir.
Assassin’s Creed Origins incelemesinde ikinci değinmek istediğim şey müzikler. Hikaye akarken arkada çalan müzikler gerçekten çok iyi. Oyun içerisindeki atmosferi birebir yaşatıyor size. Seslendirmeleri de buraya ekleyecek olursak bence çok güzel iş çıkarmışlar. Ubisoft bu proje için bence ciddi bir emek harcamış ve buna değmiş.
Açık dünya size ana görevlerin yanında birçok yan görev sunuyor. Hatta o kadar çok yan görev çıkıyor ki bazen oyun hiç bitmeyecekmiş gibi hissedebiliyorsunuz. Benim gibi “Her şeyi %100 yapmadan bırakmam!” kafasında ilerliyorsanız biraz sıkıcı olabiliyor. Fakat oyun içerisinde giderken 2 yan görev 2 ana görev yapayım diye ilerlerseniz çok da göze batmıyor. Ben başlarda bu şekilde ilerledim, daha sonrasında yan görevleri sonra yaparım diye bir strateji uyguladım. Bu çok büyük bir hataydı, size tavsiye etmiyorum.
Oyundaki ana karakterimiz Bayek bu zamana kadar Assassin’s Creed serilerinde sürekli gözümüze sokulan Altair ve Ezio’dan biraz daha farklı. Aslında farklı bir karakter görmek çok iyi geldi. Hatta yukarıda hiç bahsetmedim ama bir de Layla var. Abstergo’yu hatırlarsınız. İşte Layla da oyunun bu kısmı yani günümüz kısmı ile ilişkili. Arada sırada kendisi ile oynayabiliyoruz. Abstergo için daha önceden Desmond’ı oynuyorduk. Bu yeni seride de Layla var işte. Ha bir de bazı bölümlerde Bayek’in eşi Aya ile de oynayabiliyoruz.
Hiç mi Kötü Bir Yanı Yok?
Olmaz olur mu kardeşim? Biz oyuncuyuz, bizim işimiz eleştirmek. Ubisoft Assassin’s Creed Origins ile mis gibi bir iş çıkarmış fakat eksileri de var tabi ki. İlk olarak şuna değinmek istiyorum, bu yan görev konusu bazen çok can sıkıyor. Evet bunu az önce de yazdım ama dediğim gibi, yan görevleri biriktirirseniz sürekli aynı şeyi yapıyormuş gibi hissediyorsunuz. Düşündüm de bu kadar çok yan görev yapacağınıza ana hikayeyi biraz daha geliştirebilirdin sevgili Ubisoft.
Assassin’s Creed Origins incelemesinde eleştireceğim ikinci kötü kısım ise Türkçe dil desteğinin olmaması. Bakın ben ingilizce bilmeme rağmen oyunlarda varsa mutlaka Türkçe seçeneğini işaretlerim. Herkes İngilizce bilmek zorunda değil! Biliyorum, firmalar bu yama işini daha çok satış rakamlarına göre ayarlıyorlar ama acaba Türkçe dil desteği ile getirip bi denese miydiniz? Ha İngilizce bilmeyenler de üzülmesin bu arada. Biraz araştırma yaparak Türkçe yamasını rahatlıkla bulabilirsiniz. Oyunu anlayarak oynamak bence çok önemli. Hikayeden kopmak istemezsiniz.
Geldik beni özellikle bu yıl çıldırmanın eşiğine getiren oyun fiyatlarına. Kardeşim Assassin’s Creed Origins üzerine 2 oyun daha çıkardınız DLC paketleri hariç. Ki DLC paketleri de maşallah ayrı bir oyun gibi. Ama 2017 yılında çıkmış bu oyunun fiyatı gerçekten çok üzüyor. Tabi ki bunda döviz kurlarındaki artış çok etkili. Ama işte ne yapalım? İnsan bir yerde dayanamıyor artık. Her neyse, eğer ki oyunu almak isterseniz özellikle Steam’de yapılan indirim dönemlerini kaçırmayın derim. Ben bu içeriği yazarken güncel fiyatı 269,00 TL’ydi. İndirimle beraber 50-60,00 TL’ye kadar bulabilirsiniz.
Assassin’s Creed Origins Alınır mı?
Assassin’s Creed Origins incelemesine genel olarak oyuna bakacak olursak bence oyun alınır. Artı yanı çok fazla. Birçok anlamda oynarken sizi kendisine çekiyor. Ve dediğim gibi eğer yeniliklere açık biriyseniz yeni nesil Assassin’s Creed oyunlarının ilki olan Origins size çok farklı tecrübeler kazandıracak. Bu arada henüz bu oyundan sonra çıkmış olan Assassin’s Creed Odyssey ve Valhalla oyunlarının incelemesini yazmadım. Çıkış sıralaması her ne kadar Origins, Odyssey ve Valhalla olsa da oynama sıranızı Odyssey, Origins ve Valhalla olarak değiştirebilirsiniz. Neden diye sormayın işte spoiler vermek istemiyorum!
Aşağıda yazan sistem gereksinimlerinden bilgisayarınızın kaldırıp kaldıramayacağını anlayabilirsiniz. Eğer kaldırıyor ve maddi gücünüz bu oyunu almaya yetiyorsa mutlaka bir deneyin derim. Eğer ki ekran kartınız yetersiz kalıyorsa da o zaman GeForce Now ile tecrübe etmenizi öneririm.
Assassin’s Creed Origins – Sistem Gereksinimleri
Minimum Sistem Gereksinimleri | Önerilen Sistem Gereksinimleri |
İşletim Sistemi: Windows 7 SP1, Windows 8.1, Windows 10 (sadece 64-bit) | İşletim Sistemi: Windows 7 SP1, Windows 8.1, Windows 10 (sadece 64-bit) |
İşlemci: Intel Core i5-2400s @ 2.5 GHz veya AMD FX-6350 @ 3.9 GHz ya da denk bir işlemci | İşlemci: Intel Core i7- 3770 @ 3.5 GHz veya AMD FX-8350 @ 4.0 GHz |
Bellek: 6 GB RAM | Bellek: 8 GB RAM |
Ekran Kartı: NVIDIA GeForce GTX 660 veya AMD R9 270 ya da 2048 MB VRAM kapasitesinde başka bir ekran kartı | Ekran Kartı: NVIDIA GeForce GTX 760 veya AMD R9 280X ya da 3GB VRAM kapasitesinde veya üzerinde başka bir ekran kartı |
DirectX: Sürüm 11 | DirectX: Sürüm 11 |
Depolama: 42 GB kullanılabilir alan | Depolama: 42 GB kullanılabilir alan |
En sevdiğim harika bir oyun